HOŞGELDİNİZ

Değerli ziyaretçimiz hoş geldiniz. Yerimizi görmek için tıklayınız Devamı...



20 Aralık 2010 Pazartesi

Sahipsiz Hayvanlar Sorununa Farklı Bir Bakış

Yerleşim bölgeleri genişledikçe, doğada kendi eko sistemleri içinde yaşayabilen hayvanların yaşam alanları daralır. Bir kısmı yerleşimciler tarafından sahiplenilir, bir kısmı ise insanlara yakın alanlarda, onlardan arta kalan, çöp olarak atılan yiyecek artıkları ile yaşamlarını devam ettirmeye çalışır. Özellikle köpekler, iri cüsseleri ile kediler kadar görünmez olamadıkları için dikkat çeker, istenmeyen tür olarak ilan edilir. Bu köpekler kısırlaştırılmadıkları için, nüfusları sürekli artarak, bugün baş edilemeyeceği düşünülen boyutlarda bir sorun haline gelir. 

GERÇEKTEN BU SORUNUN ÇARESİ YOK MU?

Konuya iki açıdan yaklaşılarak çözüm aranabilir: sayısal ve toplumsal. Ankara’yı ele alalım.  Ankara’da 100.000 civarında başıboş köpek olduğu söyleniyor. Varsayalım doğru olsun. 25 ilçesi olan Ankara için, ilçe başına 4.000 kontrolsüz köpeğin düştüğünü görürüz. Ayrıntılı örnekleme için Çankaya’yı ele alalım. Ankara’nın en büyük ilçelerinden Çankaya’nın 1200 sokağı vardır ve bu durumda sokak başına 3 köpek düşmektedir. 3 köpek, o sokakta kimseyi rahatsız etmeden, güvenliği sağlayarak, yaşamını rahatlıkla sürdürebilir. Oysa pratikte durum böyle değildir, çünkü bazı mahallelerde 10-15 bireylik 5-6 köpek grubunun mevcut olduğu ve bazılarının da saldırgan davranışlar sergilediği bilinmektedir. Belediyeler, sistematik/bilimsel çalışmalarla konuya yaklaşmadığı sürece, şikâyet bölgelerine giden ekipler saldırgan nitelikli köpekleri yakalamak kolay olmadığı ve bu köpekler daha ekip arabası ya da yakalama ekibi sokağa girer girmez ortalıktan kayboldukları için, ortalıkta dolaşan, insana yakın, hayvan severler tarafından beslenen sakin, sosyal köpeklerden bir kısmı alınıp barınağa götürülmekte, ancak bu işlem aslında bulunduğu alanı koruyan ve oraya yabancı köpek sokmayan bu köpeklerden boşalan alanın birkaç gün içinde bölgeye yabancı ve kontrolsüz köpekler tarafından doldurulması ile sonuçlanmaktadır. Sokak ya da mahallenin, etkin bir çalışma ile sahipsiz hayvanlardan tamamen boşaltıldığını varsayalım, en geç 1 hafta içinde çevredeki mahalle ve sokaklardan gelen diğer gruplarla dolacaktır. Bu çalışmanın tüm Ankara için yapıldığını düşünelim, yine çok kısa bir süre içinde Polatlı, Temelli, Kırıkkale vb çevre il ve ilçelerden gelecek olan sahipsiz hayvanlar, boşluğu dolduracaklardır. 

Bu toplumsal sorunun, can acıtıcı üç yönü vardır. Biri, hayvanları seven, onların çektiği acıları içinde hisseden ve onlara destek olmak için bazen duygusal, bazen bilimsel yollarla çabalayan insanların yaşadıkları; diğeri tehlikeli ve değersiz oldukları varsayıldığı için yakalanırken, yok edilirken, hiçbir canının hayal bile edemeyeceği acılar çektirilen, eziyet gören hayvanların yaşadıkları; diğeri de mağdur insanların yaşadıkları. Ancak köpeklerin barınaklardaki tutsak ve yine acı dolu yaşamları da, hiçbir canlıya yakışan bir yaşam biçimi değildir. Ayrıca 5199 no.lu Hayvanları Koruma Kanunu ve Belediye Kanunları da sadece “güçten düşmüş, hasta ve sakat hayvanların bu barınaklarda tutulabileceğini” açıkça belirtirken, barınaklar “sokakları sahipsiz köpeklerden arındırmanın” son adresi olmaktadır. 

TEK ÇARE, BÜTÜN DÜNYADA OLDUĞU GİBİ KISIRLAŞTIRMA VE SAHİPLENDİRMEDİR!

Sizler de "sahiplendirme" konusunda bizimle işbirliği yapınız. 

Hiç yorum yok: